Son yıllarda gayrimenkul sektöründe yaşanan dolandırıcılık vakaları, pek çok kişinin hayatını altüst etti. Ancak bu kez ortaya çıkan skandal, boyutlarıyla herkesi şaşırttı! "Hisseli tapu" adı altında gerçekleştirilen dolandırıcılık girişimleri, 100 milyon liralık bir vurgunla kayıt altına alındı. Ülkemizin çeşitli yerlerinde gerçekleştirilen bu dolandırıcılık faaliyetleri, sadece maddi kayıplara yol açmakla kalmayıp, aynı zamanda birçok insanın güvenini de sarsarak toplumsal bir krize zemin hazırladı.
Gayrimenkul sektöründe yeni bir terim olan "hisseli tapu", aslında hukuki açıdan pek de geçerli bir kavram değildir. Bir kısmı gerçek olan bu sistemler, dolandırıcılar tarafından tamamen farklı bir şekilde kullanılmaktadır. Vaaz edilen "hisseli tapu" ile, bir gayrimenkulü birden fazla kişi üzerine paylaştırma ve ortak mülkiyet oluşturma fikri, birçok kişi tarafından cazip bulunmakta. Ancak dolandırıcılar, bu sistemin arkasına saklanarak, insanları tuzağa düşürmektedir.
Gerçekte, hisseli tapu işlemleri yalnızca belirli şartlar altında, güvenilir ve şeffaf bir şekilde taraflar arasında yapılmalıdır. Aksi halde, sahte belgeler ve yalan beyanlarla insanları dolandırabilen bu çeteler, kurbanların hayallerini suya düşürmektedir. Dolandırıcılar, kurbanlarına sahte tapu belgeleri sunarak, kendilerine yüksek miktarda para ödetmektedir. İşlemler tamamlandıktan sonra, dolandırıcılar kayıplara karışmakta ve mağdurlar yaşadığı travmayı tek başlarına geride bırakmak zorunda kalmaktadır.
Dolandırıcılık faaliyetlerinin belgesel değerinde bir boyuta vardığı bu skandal, sadece bir kişi veya küçük bir grup değil, organize bir çetenin başlattığı büyük bir operasyon olarak kayıtlara geçti. Görünüşte gayrimenkul brokeri olan bu dolandırıcılar, insanlara sahte hisseli tapu sunarak büyük bir vurgun yapma gayesindeydiler. Bunu gerçekleştirirken, sosyal medyanın ve internetin gücünden sonuna kadar faydalandılar. Tanıtım amaçlı sahte belgeler ve referanslar oluşturarak, insanları ikna etmeyi başardılar.
Mağdurlar, genellikle yatırım amaçlı aldıkları gayrimenkullerin başına geleceğinden habersiz bir şekilde, cazip fırsatlar olarak sundukları projelere para yatırmaktaydılar. Başta her şey normal görünüyor gibi olsa da, gerçekler ortaya çıktıktan sonra birçok insan yıkıcı bir hayal kırıklığıyla yüzleşmek zorunda kaldı. Türkiye'nin dört bir yanındaki insanlar, mağduriyetlerini dile getirmek için sosyal medya platformlarında seslerini yükseltmeye başladı. Ancak bu durum, zaten suistimal edilen insanların yaşadığı dramı daha da derinleştirmekten başka bir işe yaramadı.
Bu dolandırıcılık operasyonunun çözülmesi için polis ve yargı organları harekete geçti. Yapılan operasyonlarla, çetenin birçok üyesi yakalandı ve gerekli hukuki süreç başlatıldı. Ancak alınan önlemler, dolandırıcılığın önünü almak konusunda yeterli olmayabilir. Bu tür dolandırıcılıkların sonuçları, sadece şahısların kaybı ile sınırlı kalmayıp, güven bunalımını da tetiklemektedir. Gayrimenkul işlemleri yapmak isteyen vatandaşların daha dikkatli ve bilinçli olmaları büyük önem taşımaktadır.
Peki, bu tür dolandırıcılıklardan nasıl korunabiliriz? Gayrimenkul almak isteyen kişilerin, yapacakları işlemleri daima uzman kişilerle ve güvenilir şirketlerle gerçekleştirmeleri gerekmektedir. Tapu dairelerinin resmi belgeleri mutlaka kontrol edilmeli, herhangi bir şüphe durumunda yetkililere başvurulmalıdır. Sosyal medyada dikkatsiz bir şekilde yayılan haberlere inanmadan önce, her zaman yapılan işlemlerin arkasında gerçek bir muhatap olup olmadığını araştırmakta fayda vardır. Böylece, dikkatli adımlar atarak bu tür kapsamlı dolandırıcılıkların kurbanı olmaktan kaçınmak mümkündür.
Sonuç olarak, "hisseli tapu" yalanıyla düzenlenen bu dolandırıcılık olayı, sadece bir çetenin gerçekleştirdiği vurgun olmaktan öte, toplumun güven duygusuna büyük bir darbe indirmiştir. Sadece maddi kayıplar değil, insanların umutları, hayalleri ve güven duyguları da üzerindeki bu ağır yükle birlikte sorgulanmaktadır. Dolandırıcılara karşı istihbarat ve yargı süreçlerinin etkinliği artırılmalı, dolandırıcılık faaliyetlerine karşı toplum katılımı da teşvik edilmelidir. Her bir vatandaşın bu tür olaylardan korunma bilinci geliştirmesi, ülkemizdeki dolandırıcılık faaliyetlerini caydıracak en önemli unsur olacaktır.